Son yıllarda birçok aileyi derinden etkileyen kaybolma olaylarından biri, bir babanın yüreğini dağladı. Görülen o ki, bazen hayatta karşılaşılan zorluklar, insanların en derin sırlarını açığa çıkartabiliyor. Bir köyde yaşayan Ali Çelik (40) adlı bir baba, 10 yaşındaki oğlu Mert’in kaybolduğundan beri yaşadığı zorlukları ve aynı zamanda içindeki umudu dile getirdi. Mert’in kaybolma hikayesi, sadece bir aileyi değil, tüm toplumu etkileyen bir kayıp olarak geniş yankı buldu. Ali Çelik, "Doktora gitti, gelecek diyorum" diyerek bir nebze olsun kendini teselli ediyor. Ancak ardında büyük bir sır ve acıyla dolu bir hikaye var.
Ali’nin oğlu Mert, birkaç ay önce okuldan dönerken kayboldu. Aile, o günden beri her yere başvurmuş ve ilgili mercilere ulaşmış olmasına rağmen hâlâ daha bir iz bulamadı. Doğa yürüyüşleri yaptığı sırada yolda kaybolabilecek bir çocuk gibi görünse de, Ali Çelik'in tüm umutları henüz tükenmedi. Babası, Mert’in bir gün geri döneceğine dair inancını hiç kaybetmedi. "Her gün gözlerimi yolda bekliyorum. Doktora gitti, gelecek diyorum; bu sözleriyle kendini motive etmeye çalıştım. Kendi kendime "belki bir gün dönecek” diye umut ediyorum" diyor.
Acılı baba, kaybolmasının ardından yaşadığı derin duygusal çalkantıları ve aile içindeki er geç açığa çıkacak olan sırları paylaşmaya başladı. 10 yaşındaki Mert’in kaybolmasından beri, çocuğun arkadaşları ve komşularıyla birlikte arayışları devam ediyor. Ancak Ali’nin katlanmak zorunda olduğu acılar çok daha derin. Oğlunu kaybettikten sonra acı bir sırla yüzleşmek zorunda kalan ali çelik'in ikili yaşamı, çevresi tarafından fark edilmedi. Oğlunu henüz kabullenemeyen baba, yaşadığı travmayı unutmak için kimi zaman belirsizliklerin içinde kaybolmuş bir şekilde geçmişteki günlerde vakit geçiriyor.
Ali Çelik’in hayatında belirsizlik ve umutsuzluk hâkimken, Mert’in kaybolma olayındaki tüyler ürpertici ayrıntılar da gün yüzüne çıkmaya başladı. Gözyaşları içinde yaşadığı kayıp ve umutsuzluk, topluluk içinde fark edilmesine neden olmuş durumda. Mert’in alıştığı yollarla bilişsel olarak buluşmak yerine, bir yabancı atmosferde kaybolmasının getirdiği stresle başa çıkmaya çalışıyor. "Oğlumun geri döneceğine inanmak zorundayım; aksi takdirde bu durumun üstesinden gelemem." diyor Ali Çelik. İçinde barındırdığı bu umut, aynı zamanda bir sır gibi sakladığı önemli bir gerçeği de barındırıyor.
Ali Çelik, oğlu Mert’in kaybolma süreci boyunca yaşadığı yalnızlığın üstesinden gelmek adına bir destek grubu oluşturmayı denedi. Ancak, birincil amacı, Mert’in geleceği ve kendisinin kaybolan hayalleri arasında köprüler kurmaktı. Dayanma gücünün kökeni, acılı babanın oğluyla olan bağından geliyor. Bu bağ, Ali’nin zor zamanlarda kendini yeniden bulmasına, gözlerdeki umut ışığını beslemesine vesile oluyor. "Köydeki herkes Mert’i çok seviyor. Onun geri döneceğine olan inancım, ya da eğer bir gün gelir de tarafa dönerse… o anın mutluluğu tarif edilemez" şeklinde ifadelerde bulunuyor.
Ali Çelik’in içinde taşıdığı bu umut, aslında birçok ailenin ve bireyin yaşadığı zor günleri anlatan bir hikaye. İnsanların diğerlerinin acılarına kayıtsız kalmadıkları, birlikte olmak ve dayanışmanın önemini anlamaları gerek. Her geçen gün, kaybolan çocukların aileleri için başka bir şey ifade ediyor. Toplumun bu tarz kayıplara karşı daha hassas davranması ve destek verebilmesi, bir nebze de olsa umudu korumak, kopmuş bağları yeniden tesis etmek adına önemli bir adım olabilir. Ali bara yaşadığı kayıpları ve içindeki acıyı bir kenara bırakmaya çalışsa da, belirsizlikler ve soru işaretleri hayatının üzerine kara bulutlar gibi çöküşü, bu durumu daha da zorlaştırıyor.
Ali Çelik’in dramı, toplumun vicdanında yaralar açarken aynı zamanda dayanışmanın ve umut etmenin önemini de pekiştiriyor. Elde edilen hiçbir kesin bilgi, ailesine kök salan bu acıyı dindiremiyor. Oğlu Mert'in bir gün geri döneceğini düşünmek, aynı zamanda yaşamanın en önemli sebebi haline geliyor. Oğlunu kaybetmiş bir baba olarak, boşuna da olsa umutla dolup taşan duygularını paylaşırken, "Oğlum buraya dönecek, ben buna inanıyorum" diyerek yüreğindeki aşkı ve dayanma gücünü herkese gösteriyor. Kayıp bir çocuğun acısını yaşamak, ayrışmanın yanında bir mücadeleye dönüşmekte ve her babanın duygusal derinliğini gözler önüne sermekte.
Acılı babanın gizli sırları ve hâlâ koruduğu umut ışığı, belirsizliklerin gölgesinde de kalmaya devam ediyor. Ali Çelik’in tüm yaşadıkları, birçok insanın hayatında karşılaşabileceği, ancak anlatmakta zorlandığı bir hikaye olarak kayıtlara geçiyor. Ve belki de tüm bu karmaşa içinde, aynı zamanda bir sevgi ve bağlılık sembolü olarak kalacak.