Uluslararası ilişkilerde nüfuz sahibi olmak, ülkelerin stratejik hedeflerinin en ön sıralarında yer alıyor. Bu bağlamda İsrail’in bölgesel güç olma çabaları da dikkat çeken bir unsur olarak öne çıkıyor. Ancak, son yayımlanan Foreign Policy raporu, İsrail’in bu hedefine ulaşmasının giderek zorlaştığını ve bu durumun bölgedeki dengeleri nasıl etkileyebileceğini ortaya koyuyor.
İsrail, uzun yıllardır Orta Doğu'da güç dengesini kendi lehine çevirme çabası içinde. Bunun için askeri, ekonomik ve diplomatik anlamda birçok strateji geliştirmiş durumda. Ülkenin güvenliğini sağlamak adına yürüttüğü politikaların merkezinde, çevresindeki düşmanlarına karşı üstünlük kurmak yer alıyor. Ancak, son yıllarda yaşanan gelişmeler, bu stratejik hedeflerin ciddi şekilde tehdit altına girmesine neden oldu. Yüksek teknolojiye sahip bir askeri güç olarak, İsrail'in bölgedeki etkisi hala belirgin fakat zamanla birlikte bazı faktörler bu durumu sorgulatıyor.
Örneğin, 2011 yılından bu yana Suriye'de devam eden iç savaş, bölgedeki güç dengesini tamamen değiştirmiş durumda. Suriye'nin dağılmış yapısından faydalanan İran, bölgedeki etkinliğini artırarak İsrail'in güvenliğine yönelik daha büyük tehditler oluşturuyor. Ayrıca, Türkiye’nin Suriye politikasında değişiklikler yapması ve Arap Baharı sonrası Mısır’daki iktidar değişimi de bölgedeki dinamikleri etkileyen önemli unsurlar arasında yer alıyor. Tüm bu gelişmeler, İsrail’in stratejik hedeflerini yeniden gözden geçirmesine sebep oldu.
İsrail’in uluslararası ilişkilerdeki en önemli hamlelerinden biri, bölgedeki bazı devletlerle kurduğu ittifaklar. Özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle normalleşme sürecine girmesi, İsrail’in yalnızlığını kırma çabası olarak değerlendiriliyor. Fakat, bu ilişkilerin kalıcılığı ve derinliği konusunda hala birçok belirsizlik mevcut. Özellikle ABD’nin dış politikası ve Ortadoğu’ya yönelik yaklaşımı, bu ittifakların geleceği üzerinde büyük bir etkiye sahip.
Son dönemde ise, ABD’nin Orta Doğu’daki stratejisini yeniden gözden geçirmesi, İsrail’e olan desteğin sorgulanmasına neden oldu. Biden yönetimi, Trump dönemindeki bazı kararları geri alarak Filistin meselesinde daha dengeli bir yaklaşım sergilemeye başladı. Bu durum ise, İsrail’in bölgesel güç olma hedefine gölge düşürmekte. Çünkü, Filistin meselesinin çözümü, bölgedeki istikrarı direkt olarak etkileyen bir faktör olarak ön plana çıkıyor. Yani, ABD’nin durumu değiştirecek adımlar atması, İsrail’in potansiyel tehditlerle başa çıkma yeteneğini ciddi şekilde zorlayabilir.
Sonuç olarak, İsrail’in bölgesel güç olma hedefine ulaşması, artık daha önceki kadar kolay görünmüyor. Bir yandan çevresindeki ülkelerin dinamikleri değişirken, diğer yandan uluslararası arenadaki ilişkileri de yeniden şekilleniyor. Tüm bu gelişmeler ışığında, İsrail’in gelecekte nasıl bir strateji geliştireceği ve bu stratejinin ne denli etkili olacağı, bölgedeki birçok aktörün geleceğini etkileyecek kritik bir soru.