Son günlerde dünya genelinde dikkat çeken bir olay, ABD’li profesörün Türkiye’de tutuklu bulunan Rümeysa Öztürk için başlattığı açlık grevi oldu. Rümeysa Öztürk, 2022 yılında Türkiye'de gerçekleşen siyasi olaylar nedeniyle tutuklanmış, o zamandan beri uluslararası insan hakları kuruluşlarının gündeminde yer almıştı. Profesör, bu eylemiyle Rümeysa’nın adını duyurarak, adalet arayışına katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Ünlü akademisyen, Rümeysa Öztürk’ün tutukluluğunun siyasi baskı ve insan hakları ihlalleri nedeniyle olduğuna inanıyor. Açıklamalarında, Türkiye'nin mevcut hükümetinin muhalif sesleri susturmak için birçok kişiyi haksız yere tutukladığını belirten profesör, bu durumun örneklerinden birinin de Rümeysa olduğunu vurguladı. Profesör, “Bir akademisyen olarak, insan yaşamı ve insan hakları konusunda sessiz kalamam,” diyerek açlık grevine girişinin nedenini açıkça dile getirdi.
Bu eylem, birçok kişi tarafından desteklenirken, sosyal medya platformlarında da büyük yankı buldu. Duyarlı sosyal medya kullanıcıları, Rümeysa Öztürk’ün adını etiketleyerek kampanyalar düzenlemeye ve açlık grevini desteklemeye başladı. Rümeysa’nın ailesi de bu girişimi büyük bir umutla karşıladı ve “Rümeysa’nın sesi uluslararası arenada yankı bulmalı” şeklinde bir açıklama yaptı.
Açlık grevinin başlamasıyla birlikte, sadece akademik çevreler değil, birçok sivil toplum kuruluşu da destek açıklamaları yaptı. Rümeysa Öztürk için yapılması gereken uluslararası baskıların artırılması gerektiğini belirten kuruluşlar, açlık grevine başlayan profesörün bu çağrısına destek veriyorlar. Bazı sivil toplum örgütleri, topladığı imzaları bir kampanya oluşturarak Türk hükümetine sunmaya hazırlanıyor.
Bu gelişmeler, Türkiye’deki insan hakları ihlalleri konusunda uluslararası kamuoyunun dikkatini yeniden çekerken, aynı zamanda Rümeysa’nın durumunun da aciliyetini ortaya koyuyor. Türkiye’deki insan hakları durumu, son yıllarda dünya genelinde tartışma yaratırken, birçok kişi Rümeysa’nın serbest bırakılmasını ve adaletin yerini bulmasını talep ediyor.
Özellikle sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen kampanyalar ve protestolar, Rümeysa’nın özgürlüğü için önemli bir zemin oluşturmuş durumda. Amerikan profesörün başlattığı bu açlık grevi, sadece Rümeysa’nın durumunu değil, Türkiye’deki diğer bireylerin haklarını da gündeme taşıyor. İnsan hakları aktivistleri, bu tür eylemlerin toplum üzerindeki etkisinin büyük olduğunu ve adaletin yerini bulması adına güçlü bir duruş sergilenmesi gerektiğini vurguluyor.
Rümeysa Öztürk’ün durumu, yalnızca bireysel bir hak ihlali olmanın ötesinde, daha geniş bir insan hakları meselesinin parçası olarak değerlendiriliyor. ABD’li profesörün bu cesur girişimi, uluslararası insan hakları savunucularının Rümeysa’nın hikayesini duyurmak için bir fırsat yaratmasına olanak tanıyor. Tüm dünyanın gözü, Rümeysa ve onu destekleyenlerin eyleminde ve nasıl bir sonuca ulaşacağına çevrildi.
Rümeysa’nın özgürlüğünün sağlanması ve insan haklarının korunması, sadece bireysel bir mücadelenin ötesinde, kolektif bir sorumluluk olarak değerlendiriliyor. Bu olay, insan hakları saldırılarına karşı bir duruş sergilemenin önemini bir kez daha gözler önüne sererken, uluslararası topluma, bireysel hakların korunması için harekete geçme sorumluluğunu hatırlatıyor.
ABD’li profesör, açlık grevi esnasında uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmeyi başarsa da, Rümeysa’nın durumu ve benzeri durumlar için yapılması gerekenin çok daha fazlası olduğu biliniyor. Uzun vadeli çözümler ve kalıcı değişim için çalışmalara devam edilmesi gerektiği vurgulanıyor. Hem akademisyenler hem de insan hakları savunucuları; özgürlük, hak ihlalleriyle mücadele ve dayanışmanın önemini her platformda dile getirmeye devam edecek.